Sosyalist hareketin 1975 sonrasındaki tarihinde “ikinci Kızıldere” olarak anılan Beylerderesi’nde İlker Akman, Hasan Basri Temizalp ve Yusuf Ziya Güneş çatışma sonucunda “ölü olarak ele geçirildiler”.
Konu öncesi ve sonrasıyla bugüne kadar fazlasıyla anlatıldığı için birkaç nokta üzerinde durmakla yetineceğim.
Birincisi; yeni kurulmuş olan örgüt yok olmanın eşiğinden dönmüştü. Malatya örgütlenmesi çöktü ama darbe Maraş’a bile sıçramadan orada kaldı. 1976’nın ilk yarısında örgüt ikinci kere kurulacaktı.
Mehmet Koç o bölgedendi ve o yılları Mehmet Koç – Bir Örgüt Bir Yaşam adıyla kitaplaştırılan söyleşisinde anlatmıştır. Bu kitaba www.tdas1.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz. Mehmet Koç bölgeye en fazla gidip gelen Hasan Basri’yi ve ardından İlker’i de tanıyordu.
İkincisi; üçüncü THKO davasında bir süre hapiste kalan Hasan Basri sosyalist harekette pek tanınmaz. Nişanlısı Sevil’den başkasını tanımadığım için ailesi hakkında bilgim bulunmuyor.
Yusuf Ziya Güneş’i ise tanımıyorum. Samsun Çarşamba’dan ve orada büyük bir cenaze töreniyle toprağa veriliyor. ODTÜ’den tanıdığım ve yıllardır Hamburg’da kalan İrfan Cüre dönemin Karadeniz Dev Genç başkanı olarak mitingde konuşma yapıyor.
İlker ise, Ankara Karşıyaka mezarlığında toprağa verilecekti. Annesi, ablası, ben ve çok sayıda polis vardı. Ankara’da o gün diz boyu kar yağmıştı.
Üçüncüsü; sosyalist hareket tarihinde ilk kez iki mühendis, ODTÜ mezunu bir maden ve bir metalurji mühendisi, çatışma sonucu hayatlarını kaybettiler. Polisin bile şaşırdığı bir durumdu; ODTÜ gibi bir üniversiteyi bitirmiş, moda deyimle “hayatını kurtarmış” iki mühendisin silahlı bir eylemde ne işi vardı?
Bu insanların Mahir Çayan’ın SBF mezunu ve “geleceği parlak” bir insan olduğunu bilmeleri beklenemezdi.
Dördüncüsü; İlker Akman sosyalist harekette silahlı bir çatışmada hayatını kaybettikten sonra hakkında “ruh hastasıydı”, “şizofreniydi” sözleri yayılan ilk ve son kişidir. 1976’nın ilk yarısında Ankara’da olduğum için konuyu ayrıntılı olarak biliyorum ve aşağıda verilecek bağlantıda yer alan blogdaki yazılarda anlattım.
Çıkış yeri İlker’in örgütlenme sekreteri olarak çalıştığı TMMOB’dir. 12 Mart öncesinde devrimci mücadelede şu veya bu oranda yer almış, ardından da okul bitince hem devrimci görünüp hem de “hayatını kurtarmış” kişilerden çıkmıştı. Bunda şaşılacak bir şey bulunmuyor.
İlker ile ilgili yapılan bu çirkin belirlemeleri ülke çapında yayan ise, Devrimci Yol ve kişi olarak da Nasup Mitap idi. Sosyalist hareket tarihinde benzeri bulunmayan bu çirkin olayı daha sonra unutmayı tercih ettiler.
Herkesin hataları olmuştur ama insan politik mücadelede bu kadar düşmemelidir.
İnsanların savundukları görüşlere karşı olabilirsiniz, Acilciler’i kendiniz için özellikle tehlike olarak değerlendirebilirsiniz, eylemlerine karşı olabilirsiniz; bunların hepsi anlaşılabilir; İlker ile ilgili kampanya ise anlaşılamaz.
Amaç, Beylerderesi’nin etkisini azaltmaktı. Bunun istenmesi normaldir, normal olmayan başvurulan çirkin yoldur.
Sosyalist hareketin tarihinde ilk kez iki mühendis, THKP-C çizgisini savunan “hayatını kurtarmış” iki kişi polisle çatışmada hayatını kaybedecekti.
1976 çok zor bir yıldı ama örgütü ikinci kere kurmayı yeni kayıplar vermeden başardık.
Bir yıl sonra yaklaşık aynı günlerde Yüksel ölecekti ve hemen ardından Ömür hayatını kaybedecekti.
Ömür, sosyalist hareketin tarihinde bölge sorumlusu (güney bölgesi) ilk kadındır.
Acilciler adı altında toplanabilecek olan Devrimci Savaş, Halkın Devrimci Öncüleri ve Acilciler’i unutulmaz bir örgüt yapan üç faktörden birisi teorisi idiyse (1975 sonrasının önde gelen kitapları arasında sayılan Türkiye Devriminin Acil Sorunları), ikincisi “yeni Kızıldere” olarak anılan Beylerderesi ise, üçüncüsü de kadınlardır.
Ömür ilk kadın bölge sorumlusudur. Belma 1980 öncesindeki sosyalist hareketin en tanınmış kişisidir ve daha az tanınan başkaları da vardır.
Yetenekli kadınların sosyalist harekette ön planda yer alması için, bunların ortaya çıkmasını sağlayacak ve gelişmelerinin de önünü kesmeyecek örgütsel mekanizma gereklidir.
Biz konuşmadık, yaptık.
Hatalarımız fazlasıyla vardır ama konuşmakla yetinmedik, yaptık.
Politik rakiplerimize karşı da İlker’in karşılaştığı türden çirkinliklere yönelmedik.